DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ SOYKIRIMIN TEMEL NEDENLERİ
Dr. Ferhat Kurban Tanrıdağlı*
2018 yılının Ağostos ayında İnsan hakları uzmanı Micel Caster Çin’den sızan belgeler ve elde ettiği bilgiler ışığında Çin’in Doğu Türkistan’daki uygulamalarını “İnsanlığa karşı suç” olarak tanımlamıştı.
19 Ocak 2021’de ABD Dışişleri Bakanlığı, 22.02.2021 de Kanada Parlamentosu, 25.02.2021’de Hollanda parlamentosu ve 22.04.2021’de İngiliz Parlamentosu, 20 Mayıs 2021 tarihinde Litvanya Parlamentosu Çin’in Doğu Türkistan’daki insanlık dışı uygulamalarıyla ilgili çok miktarda kanıtları inceleyip, tanıkları dikkatle dinledikten sonra, Birleşmiş Milletler tarafından 1948’de kabul edilen” Soykırımı Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi”nin 2.Maddesi uyarınca Çin’in yaptıklarının bir “soykırım suçu” oluşturduğunu kabul ettiler. En son, 9 Temmuz 2021 tarihinde Belçika parlementosu Çin’in Uygur Türklerine soykırım işlediğini kabul etti. Uygurlara yönelik ağır insan hakları ihlallerini soykırım olarak tanıyan Belçika ise ABD, Kanada, Hollanda ve Birleşik Krallık ve Litvanya’nın ardından bu kararı alan beşinci ülke oldu. Avsturalya, Yeni Zelanda parlamentoları da bu yönde çalışmalarını sürdürüyor.
Türkiye’de ise Çin Lobisinin derin çalışmaları sonucunda, Türk Elit ve Entel kesimde oluşan Çin algısı ülkemizin Çin’in soykırım uygulamalarına karşı sessiz kalmasına sebep olmaktadır.
Dolayısıyla Türkiye’de hala Çin’in Doğu Türkistan’daki soykırım uygulamalarının temel nedenleri üzerinde durmak gerekmektedir.
2018 yılının sonlarında Doğu Türkistan’ı gezebilen Çinli gözlemciler durumu şöyle aktarmaktadır: “Sincan (Doğu Türkistan)’daki durumun bu düzeye gelmiş olması şüphesiz, Sincan’daki tüm etnik halklar için bir hüsrandır. Daha da trajik olanı ise, hükümet Çin Halk Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana geçen 70 yıl zarfında, Uygurların kalbinde devlet kavramını kabul ettiremediklerini düşünmektedir.
Bu, Çin hükümetinin tüm Uygur topluluğunu düşman olarak bellediği anlamına da geliyor. Uygurların kültürlerini yok etmek, etnik grupları asimile etmek, devletin belirlemiş olduğu ulusal politika haline gelmiş gibi görünüyor. Merkez Komitesi’nin bir yetkilisi tarafından sızdırılan bilgilere göre devlet karar vermiş, iki neslin çıkarlarını feda ederek Sincan’ın istikrarı elde edilecekmiş. Bunlar, Sincan’daki Uygurların gelecekteki trajedisinin habercisidir.”[1] Bunlar Çinli aydınların tespitleri olup güncel durumu açıklamaya yardımı olabilir.
Daha geniş açıdan bakıldığında, Türk gözüyle bakıldığında nedenlerin bundan çok daha fazla olduğunu görürüz. Çin’in Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine fiziki ve kültürel soykırım uygulamalarının temel sebeplerini maddi nedenler ve manevi nedenler olarak ikiye başlığa ayırabiliriz.
Soykırımın Maddi Nedenleri:
- Doğu Türkistan 1,828,418 km2 olan yüzölçümüyle Çin topraklarının 1/6 sını oluşturmakta, kalabalık Han nüfusu için geniş yerleşim alanı temin etmektedir.
- Doğu Türkistan’ın jeostratejik konumu:
Büyük Türkistan’ın doğusunda bulunan Doğu Türkistan Moğolistan, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya, Tacikistan, Pakistan, Afganistan, Hindistan olmak üzere sekiz ülke ile sınırdaş olup, Çin’in en çok sınır komşuya sahip eyaleti olması özelliğine sahiptir. Çin’i batıya bağlayan stratejik konumu dolayısıyla “Bir Kuşak Bir Yol” projesinin karadan çıkış noktasıdır.
3 .Doğal Zenginlikleri:
Doğu Türkistan’da Zengin doğalgaz, kömür ve bakır yatakları vardır. Çin topraklarında çıkarılan 148 çeşit madenin 118 çeşidi Doğu Türkistan topraklarında yer almaktadır. Bu da Çin’in toplam maden ocaklarının %85’ini oluşturur. Bunların arasında kalitesi ve yüksek kalori değeri ile ünlü olan kömürün ayrı bir yeri vardır.
“Umut Denizi” olarak adlandırılan Tarım Havzası’nın 10.7 milyar ton petrol kapasitesi olduğu tahmin edilmektedir. Jeologların şu ana kadar yaptıkları araştırmalar ise 300 milyon ton petrol ve 220 milyar metreküp doğalgaz kapasitesi olan 13 yatak ortaya çıkarmıştır.
Soykırımın Manevi Nedenleri:
- Yaşam felsefesi farkı
Çin felsefesine göre “Farklılık tehdittir”.“Benim milletimden olmayanın niyeti başkadır. / 非我族类,其心必异” felsefesi Çin’in komşu halklara ve işgal ederek idaresi altına aldığı topluluklara karşı takındığı değişmez tutumdur. Çin ile komşu olmak veya idaresi altında kalmak demek Çin felsefesine göre ya Çinlileşmek veya yok olmak demektir. Bu konuda Çin’in resmi görüşü şudur: “Tayvan’da bir sorun çıkarsa, Orta Asya’yı etkilemez. Orta Asya’da bir olay çıkarsa Tayvan’da mutlaka sorun çıkar. Tayvan ile Çin aynı ırktır ve aynı kültürü paylaşıyor, sorun çıkarsa (kaybetsek) bile gelecekte nasılsa geri alabiliriz. Fakat, Sincan (Doğu Türkistan) ve Tibet çok ayrı ırklardan oluştuğu için Çin toprağından giderse geri alma şansımız neredeyse hiç yoktur.”[2]
Bu durumda, Çin’e göre önce “Enerji Güvenliği”ni garanti altına almak gerekir. Nitekim“Enerji Güvenliği :Süper Güçlerin Can Damarıdır”. Dolayısıyla Çin devletinin en son amacına göre, 1884 yılında işgal edip adını “ Yeni Toprak” anlamında “Sin Can/Şinciang/新疆” olarak değiştirdikleri Doğu Türkistan topraklarından tamamen emin olabilmek için ya tam asimilasyonla Uygurlar tamamen Çinlileştirilecek ya da yok edilecektir. Çin’in asimilasyon politikası Mançoları, Moğolları Çinlileştirmeye yaramış olsa da, Çin’in bu felsefesi Uygurlara gelince sökmedi. Çin’in Uygurların Normal süreçte diğer ırklar gibi eriyip biteceğine gözü yetmedi, “Bir Kuşak Bir yol” projesinin hayati öneminden dolayı soykırım sürecini hızlandırma kararı aldı ve uygulamaya koydu.
- İntikam hırsı:
Çin devletinin Metehan’dan beri kalbinin derinlerinde saklayıp geldiği bir Türk düşmanlığı vardır. Türklere karşı içinde biriktirdikleri kin ve nefretleri vardır. Asırlardır sabırla bastırıp geldiği ve fırsatını kolladığı bir intikam duygusu vardır. Nitekim Çin seddinin bir şeref abidesi olmadığını çok iyi bilirler.Bugün güç eline geçtiği zaman Çin devletinin ilk işi içindeki bu kini kusmak, Türklerden tarihi intikamını almak olmuştur. Ve bu işe de elde etmiş olduğu şartlardan dolayı Uygur- Türk soykırımı yapmakla başlamıştır.
Çin Doğu Türkistan’da Soykırım yaparken Türk Dünyası üzerindeki amellerini de şöyle açıklamakatadır: “Genellikle, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Sincan (Doğu Türkistan) Orta Asya olarak adlandırılır. O (Orta Asya), Tanrının bugünkü Çinlilere lütfettiği en büyük bir pastadır.” Çin’in henüz direk etki alanına sokamadığı en güçlü Türk Devleti olan Türkiye, bu projenin önemli hedeflerinden biridir. Bu konuyu Çin resmi ağızdan şöyle dile getirmektedir: “Orta Asya’ya gelince, bizim gözlerimiz ilk önce Rusya ve Amerika gibi rakiplerin üzerinde olacak, ancak geniş açıdan bakarsak korkarız ki en güçlü rakibimiz Amerika ve ya Rusya değil; Türkiye’dir!”
Görüldüğü gibi, Çin’in Türk Milleti üzerindeki niyetleri kap karadır. Bugün Uygurların başına gelenler Türk Dünyasının canını henüz acıtmamış olabilir, ancak bu pervasızlık devam ederse Doğu Türkistan’ın bugünü Türk Dünyasının yarını olabilir.
[1] http://www.sinoturknews.org/geni%CC%87s-capli-toplama-kamplari-
[2] Liu yazhou (刘亚洲) “Batı Bölge Teorisi西部论,Türkçesi: “Küresel Güç Olma Sevdası-Çin Rüyası” Çinaraltı yayınları, 2019,İstanbul, 2019, S:81
- Ferhat Kurban Tanrıdağlı, Uygur Akademisi Vakfı Genel Başkanı.
Facebook: Ferhat Kurban Tanrıdağlı, Twitter: @ferhatkt34, İnstagram: f.k.tanridagli
- Bu yazı “Dilhane ” dergisinin Ağustos 2021 sayısında yayınlanmıştır.