BAĞIMSIZ UYGUR MAHKEMESİ, YAŞANAN TARİHİ ANLAR VE ÖNEMİ

BAĞIMSIZ UYGUR MAHKEMESİ, YAŞANAN TARİHİ ANLAR VE ÖNEMİ
\ قاھرامان رەھبەر ۋە شاھىتلەرىمىزگە ئالي ئھتىرام
Bağımsız Uygur Mahkemesinin ilk oturumu 4-7 Haziran 2021 tarihlerinde İngiltere’nin başkenti Londra’daki Westminstir Church House Konferans Merkezinde gerçekleşti.
Kraliyet Danışmanı Sir Geoffrey Nice Beyefendinin Başkanlığındaki Mahkeme heyeti Çin’in Doğu Türkistan’da Uygur, Kazak ve diğer Türk Müslüman nüfusa karşı yürütmekte oluğu zulümleri ve soykırımı ile ilgili şahitleri dinledi sunulan delilleri kabul etti, Çin’in Soykırım suçunun tespit edilmesi suç tanımlaması ve İddianame için yasal gerekçelerin belirlenmesi için kurulan bu mahkemenin ikinci oturumu ise 10-13 Eylül 2021 tarihi olarak kararlaştırıldı.
Mahkeme heyeti:
Dünyaca ünlü hukukçu Sir Geoffrey Nice Beyefendinin başkanlığını yaptığı mahkeme heyeti, alanlarında uzman, tecrübeli Profesör ünvanlı hukukçulardan oluşmuştur.
Tanıklar:
Mahkemede toplam 38 tanık dinlendi. Bunlardan 24 tanık Doğu Türkistan’daki toplama kamplarında bulunmuş kimseler veya onların yakınlarından oluşmaktadır. Tanıklardan 14 kişi ise uluslararası platformlarda çalışan araştırmacılar, tanınmış Çin uzmanları ve akademisyenlerden oluşmaktadır.
Son günde ise Doğu Türkistan’daki toplama kamplarında bizzat görev almış Han Çinlisi bir polis memurunun şahitliği her kesi şaşırttı. Çin polis teşkilatında görevliyken 2018 -2019 yıllarında Doğu Türkistan’daki kamplarda görevli olup kendisinin katıldığı en az 300 bin Uygur’un kamplara alınması sürecini ve onlara uygulanan vahşi işkence yöntemlerini bizzat anlattı. Yaşadıklarına dayanamayıp Çin komünist partisine olan nefretinden ötürü Çin’den kaçarak Avrupaya iltica eden bu polisin kampla ilgili anlattıkları mahkemede herkesi şoke etmiştir.
Uygur Mahkemesinin müteşebbislerinden ve büyük emekleri geçen Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Dolkun İsa bey bu durumu şöyle değerlendirmiştir: “Son gün ifadelerinden Çinli polisin verdiği tanıklık çok önemli. Çin’de kamplarda görev yapmış Çinli polis orada gördüklerini anlatan birinci el bir tanıktır. Çin bizleri, hepimizi yalancı ilan ediyor ama bu Çinli polisin ifadeleri insanlık suçlarını gizleyemeyeceklerini gösteren çok önemli bir durum” diye konuştu.
Mahkeme sürecinden, Dünya Uygur Kurultayı ekibi ve ilgili şahısların büyük çabaları her an hissedilmiştir. Bu mahkeme sürecinde umut veren bir durum daha yaşandı o da, Uygurların diasporada son derece yetenekli ve cesur bir kadroya sahip olduğu görülmüştür. Dolayısıyla Uygurların bağımsız bir Doğu Türkistan devletini en iyi şekilde yönetebilecek insan gücüne sahip olduğu gerçeği bütün dünyaya sergilenmiştir. Mahkemeyi oluşturan heyet bu durum karşısında hayranlığını gizleyememiştir.
Mahkemeye Uluslararası medya kuruluşları büyük ilgi göstermiştir. BBS, CNN, Rueters, EL-CEZİRE başta olmak üzere Fransa, İngiltere, Amerika, İsviçre, Hollanda, İspanya, İtalya gibi ülkelerden 24 tane medya kuruluşu mahkemeden canlı olarak bir çok dilde yayın yapmıştır. Alınan bilgilere göre yabancı basın mensupları ve kameramanların sürekli gözyaşlarına hakim olamadıkları görülmüştür.
Türkiye’den veya Türk dünyasından her hangi bir basın temsilcisinin bulunmadığı özellikle dikkat çekmiştir. Sonradan alınan bilgiye göre Akit TV uzaktan takip etme isteğinde bulunmuştur. Halbuki Televizyon haberlerinde sürekli duyduğumuz “Londra’ya bağlanıyoruz” anonslarından anlaşıldığı kadarıyla Türkiye’deki bazı medya kuruluşlarının Londra’da daimi temsilcileri vardı. Ancak niyet olmayınca elde hazır olan imkanın da bir kıymeti harbiyesi yokmuş demek ki.
Bu mahkemenin önemi ve varabileceği boyutları en iyi idrak eden ülke gene Çin olmuştur. Çin hükümeti mahkeme kurulduğundan beri bütün gücünü kullanarak bu mahkemeyi ve emek verenleri ve şahitleri karalama kampanyası başlatmıştır. Pekin’de neredeyse her gün bir basın toplantısı düzenleyerek uyduruk suçlarla şahısları adice karalamıştır. Mahkeme günü yaklaştıkça Çin devleti kudurmuş, namertçe yöntemlere başvurmuştur, en tipik örneği ise Çin hükümeti, Dünya Uygur Kurultayı başkanı Sayın Dolkun İsa bey’in Doğu Türkistan’da yaşayan kardeşi Hushtar İsa’yı suçsuz yere tutuklamış ve müebbet hapis cezasına çarptırmıştır. Tanıkları teker teker arayarak tehdit etmiş, ailelerini rehin göstererek şantaj yapmış, dünyanın neresinde olursa olun Çin’e geri getirip cezalandırmakla korkutmaya çalışmıştır.
Ama bizim kahraman Liderlerimiz, ekibi ve şahitlerimiz Çin’in bütün baskı ve şantajlarına boyun eğmemiş, çok güçlü olmayı ve psikolojik olarak sağlam durmayı başarmış, mahkeme sürecini olağan üstü başarıyla tamamlamıştır. Bunlar hepsi özgürlük Mücadelesi için ödenmekte olan bedeldir.
Bu mahkeme tarihte ilk defa işgalci Çin’in sanık sandalyesinde oturtulduğu, davacı safında ise soykırıma uğrayan Uygur, Kazak, Özbek gibi Doğu Türkistanlıların hesap sormaya başladığı tarihi bir andır.
Bu mahkeme 1947 yılında Doğu Türkistan Cumhuriyetinin yıkılmasından sonra Uygurların ilk defa insanlık ailesinde bağımsız bir toplum olarak muhatap alındığımız bir dönüm noktasıdır. Bağımsızlık mücadelemizin insanlıkça kabul gördüğü ve birlikte taşıyacağı bir meşalenin yakıldığı gündür.
Kutlu olsun!
Bu mahkemenin kurulmasında ve gerçekleşmesinde emeği geçenlere, Şahitlik yapan kardeşlerimize en içten sevgi ve saygılarımı sunarım.
Şimdi gelelim Uygurların üzüntüsüne.
Uygurlarda bir söz vardır:
“Pazarda bin kişi, gönülde bir kişi”. Bütün dünya Uygurların yanında saf tutmuşken, Türkiye’nin yokluğunu yürekten hissetmek Uygurların damarında vardır. Beklediği de manevi destektir aslında.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Cumhurbaşkanlığı Forsunda yer alan 16 Türk devletinin birisi direk “Uygur devleti” olarak yer almakla birlikte, 16 devlet içindeki Karahanlılar ve daha birkaç devlet Uygurların kurduğu devletlerdir aslında.
En son Uygurlar eline geçen ilk fırsatta gene Türk adıyla devlet kurmuştur, üstelik kurdukları Doğu Türkistan İslam Cumhuriyetinin istiklal marşında “ Türk’tür namımız” diye Türklüğünü haykırmıştır.
Bugün bu Uygurlar Türk Dünyasının Doğu Cephesinde Türk- İslam varlığını korumak uğruna soykırıma uğramakta, Çin’in Türk dünyasının üzerine kabus gibi çökmesini ölümleri pahasına engellemektedir.
Bütün bunlara rağmen Uluslararası arenada gündem konusu olan Uygur konusunun Türkiye’de hiçbir yankı uyandırmamasının tek sebebi vardır: O da Çin lobisinin Türkiye’deki gücüdür.
Ne yazık ki, Çin lobisinin Türkiye’deki gücü Doğu Türkistan’daki dünyanın bildiği gerçekleri Türk basınından gizleyebilecek, gündeme gelmesini engelleyebilecek, hatta devletin gözünü perdeleyebilecek, iradesini yönlendirebilecek güce ulaştığı görülmektedir.
Doğu Türkistan davasının efsanevi lideri İsa Yusuf Alptekin hazretleri her zaman “Bize bakın ibret alın” diye pankartlar taşıyarak Türk Milletini Çin tehdidine karşı uyarmıştı.
Türkiye’yi o kadar kutsal bellemişti ki: “ Gönül arzu eder ki, Türkistan meselesinin halledilmesi davasında öncülük şerefi, aziz Türkiye`nin hakkı olsun….” diye diye bu dünyadan göçtü rahmetli.
Bilge Lider Aliya İzzet Begoviç’in bir sözü bu durumu çok yalın olarak ifade etmiştir:
“Ve her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır. – Aliya İzzetbegoviç
Allah Yüce Türk Devletine zeval vermesin.
Not: Kanalımıza abone olmaya, beğenmeyi ve çevrenize tavsiye etmeyi unutmayınız.
BAĞIMSIZ UYGUR MAHKEMESİ, TARİHİ ANLAR VE ÖNEMİ, قاھرامان رەھبەر ۋە شاھىتلەرىمىزگە ئالي ئھتىرام

Yorum yaz